Sonsuza dek yaşamak değil; sonsuza dek yaşayacak bir şey bırakmak…
Bu satırlar, ben ve birçok dostunda sonsuza dek iz bırakmayı başaran ve trajik şekilde hayata veda eden, sevgili dostum Barış Ay’ın anısına tuşlanmıştır.
Pazar günlerini severim.
Çarpık diyetimi dondurmayla bozar, mümkün mertebe alkol alır ve kendimi ne zaman biteceğini kestiremediğim müstakbel haftaya hazırlarım.
Bazen farklı bir gezegenden buraya düşmüşüm gibi hissediyorum. Şans bu ya! “II. Mangal Gibi Yürekler Buhranına” denk gelmişim. Bu yüzyıl bir önceki kadar ateşli değil. Bu kez...
Dikkatinizi çektimi bilmem, blogumun sağ köşesinden kendimi kaldırıp yerime daha işlevsel olacak bir robotu yerleştirdim: Robot Cumali! Robot Cumali, yazılım ve tasarım işlerindeki yegane...
Azıcık ucundan clickbait, (başlıkla farklı bir şey kastedip içerikte başka bir şey sunmanın süslü İngilizce karşılığı) olmuş olabilir ama sonuçta başıma geldi ulan ne diyeyim? Kafam...
Bugün benim doğum günümdü. Ne sarhoştum, ne yastaydım. Bir bilgisayar koltuğu üstünde babamın baba olduğu yaştaydım… ve ben hala (Annemin insanlık ötesi çabasına rağmen) bekarım....
Dünyada anlayamadığım iki şey var. İlki yaş hesabının nasıl yapıldığı, ikincisiyse Al Pacino’nun en rezalet filmi olmasına rağmen insanların Dog Day Afternoon’nu neden beğendiği…...
İşin artık duş almalık abdestlik boyutunu çoktan geçtiğime inanıyorum. Ben bildiğiniz umutsuz vaka, bahtsız bedeviyim. Bugün her şey olması gerektiği gibi başladı. Sabah nakit...
Asırlar önce anonim birileri ortaya atılmış ve “Bekarlık sultanlıktır aga.” demiş. Yapma yauv olur mu öyle şey efendim’cilerden biri de buna cevaben “Madem bekarlık sultanlıktır,...
Sorarım size, şu koca gök kubbenin altında sabah kahvaltısını Adana kebapla yapan kaç kişi vardır? Birkaç yıl önceki ben kesinlike bu sorunun cevabıydım. Her şey birkaç yıl içinde...
Okudukların ilgini çekti mi?
E-posta bültenime katıl, ilgini çekecek daha çok içeriği seninle paylaşayım!